.....SİTEME HOŞGELDİNİZ.UMARIM İYİ VAKİT GEÇİRİRSİNİZ......
   
 
  VELİ REHBERLİĞİ

 

VELİ REHBERLİĞİ
Üniversite sınavına hazırlanan bir öğrencinin anne ve babasına çok önemli görevler düşmektedir. Bu görevler sadece çocuğun eğitim ve öğretimi için gereken bütçeyi ayarlamak  ve ona uygun çalışma ortamını hazırlamakla sınırlı değildir. Unutmayın ki çocuğunuzun başarısını etkileyen en önemli faktörlerden birisi, ailenin yaşantı ortamı ve çocuğunuza gösterdiğiniz yaklaşım biçimidir. çocuğunuz için sağlayacağınız hiçbir olanak evdeki mutlu ve insancıl ilişkilerden daha teşvik edici değildir. Bunun yanısıra bazı küçük özveriler, onların başarılı olmalarına katkı sunarak, mutlu kişiler olarak topluma katılmalarını sağlayacaktır.
 
Bu önemli maraton arefesinde çocuğun yaşadığı iki türlü kaygı vardır. Birinci sebep bütünüyle gerçek ve akılcı bir temele dayanır. Sonuçları hayatın akışını etkileyecek büyük bir yarışta yer alacak olmaktan kaygı duymak, doğal ve yerinde bir durumdur. Ancak ikinci sebep, birincisi gibi gerçek ve akılcı bir temele dayanmaz. Kazanamazsam, "Anneme-babama ne diyeceğim?" "Arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım?", "Akrabalarımın önüne nasıl çıkacağım?", "Tanıdıklarıma karşı mahçup olacağım..." gibi düşünceler sınavlara hazırlanan öğrencinin kaygısını yükseltir.
 
Sınav sürecinde başarılı olmak için belirli oranda kaygıya gerek vardır. Bu süreçte yer alan gençte öğrenme ve başarı için gerekli olan kaygı zaten vardır. Öğrenmeyi, akıl yürütmeyi ve sınav başarısını olumsuz yönde etkileyen, temelinde öğrencinin kendine güvensizliği yatan yüksek kaygıdır. Öğrencinin kendine güvensizliği ise önemli ölçüde anne ve babasının bilerek yada bilmeyerek uyguladığı eğitim ve yaklaşımların sonucudur.
 
Anne-babanın küçük yaştan itibaren başlayan yüksek başarı beklentisi, çocuğun hatalarını düzeltmek için onu eleştirmek, çocuğun dayak, hırpalama gibi cezalarla eğitilmesi, yargı ifadesi taşıyan olumsuz sıfatlarla nitelemek (haylaz, tembel, sorumsuz, dağınık, pısırık,....vb) çocuğun kendine olan güvenini zayıflatır. Bunun sonucu ortaya çıkan kaygı, başarıya olumlu katkısı olmayan kaygıdır ve bununla başa çıkmak çok zordur.
 
Bütün bunlardan sonra çocukları sınavlara hazırlanan anne-babalara düşen en büyük görev, çocuklarının çalışma isteğini artırmak ve onu çalışmaya teşvik etmek için kaygı yükseltici yaklaşımlardan kaçınmaktır. "Bu çalışma temposuyla kazanamazsın", "Bu kafayla gidersen zor kazanırsın.", "Amcanın oğlu hukuk fakültesini kazandı, bakalım sen ne yapacaksın.", "Teyzenin kızı tıbbı kazandı, çalımından, havasından yanına varılmıyor, aman bizi mahçup etme...." gibi yaklaşımlar  öğrenciyi çalışmaya teşvik etmez tam tersine, yükselen kaygı sebebiyle onu adeta "kıpırdayamaz" duruma getirir.
 
Dolayısıyla sevgili veliler, yaptığınız özverileri çocuklarınızın başına kakmayın. Onları başkasıyla kıyaslamayın, üstlenemeyecekleri sorumluluklar vermeyin, onlarla ilgilenin, veli toplantılarına mutlaka katılın, toplantıların dışında da durumlarını öğrenmek için okul veya dershanelerine gidip öğretmenleriyle tanışın. Bu davranışlar çocuğunuza güven verecektir. Okula ve dershaneye devam durumunu sürekli izleyin. Öğrenci böylece kendisi ile ilgilenildiğini ve değer verildiğini düşünür.
 
Çağımız gençliğinin yakındığı konulardan biri de velilerin ilgisizliğidir. Eğer öğreniminiz yeterli ise çocuğunuzun derslerine yardımcı olun. Sadece "çalış, daha ne duruyorsun, sınava ben mi gireceğim!" demeyin. Unutmayın ki çalışan çocuğunuzun eline getirdiğiniz bir bardak çay onu dünyanın en mutlu insanı yapacaktır.
 
Çocuklarınızın "Kazanırsa ayıplayıcılığı; düşmanlık görürse kavgacılığı; alay edilirse utangaçlığı; hoşgörü, sabır, cesaret gösterilirse kendine güveni; ödül ve övgü ile sadece almayı değil vermeyi; güven duyularak dostluğu; beğenilerek sevmeyi öğreneceklerini, ilgi ve dostluk görerek sevgiyi yürekten sezip dünya ile arkadaşlık kuracaklarını."  sakın unutmayın.
 
Çocuğunuzun Sınırlarını Zorlamayın
Kendi özlemlerinizle çocuğunuzun sınırları arasında gerçekçi bir denge kurun. Çocuğunuz kazanabilse tıp fakültesini bitirerek iyi bir doktor olabilir. Ancak çocuğunuzun kapasitesi binlerce kişi arasından sıyrılarak bu yerlere ulaşmaya yeterli olmayabilir. Bu iki durumu birbirinden ayırın ve içinizden yada yüksek sesle çocuğunuzun "beceriksiz" olduğunu düşünmeyin. Çünkü bu düşüncenizi nasıl olsa hisseder veya duyar.
 
çocuğunuzun sınırlarını anlayabilmek için bir uzmanın görüşüne başvurabileceğiniz gibi, bu konuda kendinizde gerçeğe çok yakın bir tahminde bulunabilirsiniz. Bunun için kullanacağınız ölçüt, çocuğunuzun okul hayatında ve okul dışı etkinliklerinde göstermiş olduğu başarı düzeyidir.
 
Çocuğunuz sınıfında ders başarısı açısından ön sıralarda yer alan, sosyal faaliyetlerinde girişken ve liderlik özelliği olan, belirli bir ders veya alandaki başarısı  öğretmenlerinin veya çevresindekilerin takdirini kazanan biriyse ne mutlu size. Bu takdirde çocuğunuzla ilgili beklentilerinizi yüksek tutmakta gerçekçi sebepleriniz var demektir.
 
Eğer çocuğunuz sınıflarını "ancak" geçebildiyse, sınıfını geçerken çeşitli yardımlara ihtiyaç duyduysa, öğretmenleri kendisini, "Biliyor ama bildiğini ortaya koyamıyor", veya "Çalışsa yapar, ama çalışmıyor" diye değerlendirdilerse, okul dışı hayatında dikkat çekecek hiçbir özel başarı göstermediyse, çocuğunuzun uyumlu bir insan olması ve meslek hayatında başarı göstermesi yinede mümkündür. Ancak okul veya üniversite seçiminde beklentilerinizi çok yüksek tutmamanızda yarar vardır.
 
Kısaca özetlemek gerekirse, çocuğunuzla ilgili beklentilerinizi kontrol edin ve ideallerinizin onun sınırlarını zorlamasını önleyin.
 
Sınavda Başarılı Olamazsa
Yaşayacağını Bir Ceza Gibi Göstermeyin
Bir düşünür "Hayat büyük olayları beklerken arada geçen zamandır" demiş. Bu sözden bir pişmanlık payı çıkartmakta mümkündür. Hayatı bir süreç gibi değil de, bir durum gibi görürseniz, önünüzdeki olayların önemini abartırsınız.
 
Çocuğunuz istediğiniz-veya kendi istediği- üniversitenin giriş sınavında başarılı olamazsa, gideceği bölümü bir ceza gibi göstermeyin. Çünkü gerçekten kazanamadığı takdirde alacağı eğitim, hayatı açısından yine de büyük önem taşır.  Bu eğitimi alabilmesi ve yararlanması ancak okulunu ve eğitimini sevmesiyle mümkündür. "Eğer .....fakültesine giremezsen, filan fakülteye girer ancak filan olursun" gibi sözler onun gideceği okulu, yapacağı işi sevmesine imkan bırakmaz. butür yaklaşımlar çocuğun hayatı ve kendisini sevmesini de engeller. ve kendine olan güvenini temelden sarsar.
 
Birbirinize Bağlılığın Amaç,
Sınavın Araç Olduğunu Unutmayın
Ders çalışmak ve sınav kazanmak uğruna çocuğunuzla olan yakınlığınızı tehlikeye atmayın. Önündeki sınavda başarılı olsada, olmasada önemli olan çocuğunuzla aranızdaki sıcaklığın tehdit edilmemesidir. Çocuğun sınavda başarılı olması uğruna yapılan mücadele bazen aileyle çocuk arasına soğukluk girmesine ve duygusal açıdan uzaklaşmaya sebep olmaktadır.
 
Eğer çocuğunuzla ilişkiniz genel olarak iyi ve yumuşak ise, ölçülü miktarda "çalış" uyarısı ve çalışma şartlarının hazır edilmesi biraz sıkıcı gelsede, çocuğunuza sorumluluğunu hatırlatacaktır. Kaç yaşında olursa olsun bir çok kişinin çalışmaya başlamak için bu tür bir uyarıya ihtiyaç duyduğu bilinir.
 
Ancak çocuğunuzla ilişkiniz iyi gibi gözükse de sık sık sertleşiyorsa, o zaman "çalış" uyarıları aranızdaki gerginliğin dozunu artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Böylece birbirinize kızmak için özel bir sebebe ihtiyacınız kalmayacak, eğitim ve diplomadan daha önemli bir durum olan, çocuğunuzla aranızdaki sıcaklık bütünüyle kaybolacaktır.
 
Sizin Değer Verdikleriniz Nelerdir?
Yukarıda anlatılanlardan, çocuğunuza "çalış" demeyin anlamını çıkarmayın. Çocuğunuzun başarısı için maddi-manevi fedakarlık yaptığınız ve gayret gösterdiğiniz doğrudur. Bunun karşılığını beklemeniz son derece doğaldır. Ancak çocuğunuzun elinden geleni yaptığına inanın. Eğer sonuç istediğiniz gibi olmazsa, çocuğunuzun elinden gelenin bu kadar olduğunu da kabullenin.
 
Siz sofrada kitap konuşan, güzel sanatlardan söz eden, eğitim düzeyiniz ne olursa olsun, kendisini yetiştirmeye çalışan ve okuyan bir insansanız, büyük bir ihtimalle çocuğunuzun başarısızlığı da geçicidir. Bu defa olmasada gelecek sefer başarılı olacaktır.
 
Siz okumak için elinize gazeteden başka bir şey almıyorsanız, çocuğunuz büyürken bir kitapla ilgili tartışmaya tanık olmamışsa, sofranızda sadece artan fiyatlar, alınan ve satılanlar, kazanılan ve kazanılamayan paralar konuşuluyorsa, o zaman çocuğunuzda "başarı" konusunda sizi örnek almış demektir.
 
Ancak siz kendinizi birinci grupta olarak değerlendirebilir ve buna rağmen çocuğunuzun gayretini yeterli görmeyebilirsiniz. Bu ender rastlanan bir durum değildir. Bu durum pek çok ailenin başına gelmektedir. Çünkü bazı çocuklar hayat başarısını "okumak" ve eğitimin dışında görürler. Bunu da çocuğunuzun "seçimi" olarak görmeniz yerinde olur. Bu noktada olgun insanın tanımını hatırlamakta yarar vardır. "Olgun insan sonucunu değiştiremeyeceği olayları kabul eder."
 
 
SAAT KAÇ?
 
KOMİK BİLMECELER
 
ÖĞRETMENLER BURAYA
 
YAZIYOR YAZIYOR!!!
 
İSMİNİZ NE ANLAMA GELİYOR
 
İsim Sözlüğü

 
EMRAH TOSUNOĞLU Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol