.....SİTEME HOŞGELDİNİZ.UMARIM İYİ VAKİT GEÇİRİRSİNİZ......
   
 
  ÇOCUKLARIN DİLİNDEN ANLAMAK

 

ÇOCUKLARIN DİLİNDEN ANLAMAK
 
 
 
Çocuklarından memnun olmayan anne babaların sayısı oldukça fazla. Bize gelen vak’aları incelediğimizde anne babaların çocuklarını yeterince tanımadığını görüyoruz.
Çocukların dilinden anlamak sanıldığı kadar kolay değildir. Bunun için çocuk gelişimi ve psikolojisi hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Gelişmiş ülkelerde, devlet desteğinde, ‘ana baba eğitimi’ veren kurumlar ve psikolojik danışmanlık oldukça yaygın. Bizde ise, Prof. Haluk Yavuzer’in kişisel çabaları ile başlattığı ‘ana baba okulu’ dışında ciddi bir çalışma bulunmuyor. Anne babalar gelenek ve göreneklere göre çocuk yetiştirmeye çalışıyorlar. Ancak çağımız hızla değiştiği için, geleneklerimiz bu hızlı değişime cevap vermekte yetersiz kalıyor.
Bu sözlerimin bazı okuyucularımı bir derece rahatsız edici geleceğinin farkındayım, ama kabul etmemiz gerekir ki, gelenek ve göreneklerimiz bugünün çocuğunun dilinden anlamamız için yeterli gelmiyor. Çocuğun gelişimi için ise, onun dilinden anlamak, bu yönde bulunmuş yöntemlerden istifade etmek gerekiyor.
Bunun ne kadar önemli olduğunu birkaç örnekle açıklayalım isterseniz:
 
BİRİNCİ ÖRNEK:
Danışmanlık yaptığım anaokuluna bir çocuk getirdiler. Çocuk, annesinin elinden tutmuş, şüpheli gözlerle etrafı süzüyordu. Duvarda asılı duran, anaokulu çocuklarının yapmış olduğu resimlerden birini göstererek:
"Bu çirkin resmi kim yaptı?" dedi.
Annesi mahcup olmuştu.
"Neden çirkin olsun, bence güzel bir resim" dedi. Çocuk:
"Hayır, çirkin bir resim işte" dedi.
Çocuğun ne demek istediğini anladığım için:
"Burada her çocuk dilediği şekilde resim yapabilir. Resimleri çirkin-güzel diye ayırmayız. Bak, senin çirkin dediğin resmi bile beğenip duvara asmışız" dedim.
Çocuk yüzüme bakıp tebessüm etti. Sonra yerde bozuk bir oyuncağı gösterdi:
"Bu oyuncağı kim kırdı?" dedi.
Çocuk bu sorusuyla, oyuncağı oynarken bozan veya kıran çocuklara ceza verilip verilmediğini öğrenmek istiyordu. Onu rahatlatmak için:
"Bazen oynarken oyuncaklar bozulabilir, bunun için çocuklara kızmayız, ceza vermeyiz" dedim.
Çocuk annesine döndü:
"Tamam anne," dedi, "ben bu anaokuluna gelmek istiyorum."
 
İKİNCİ ÖRNEK:
Ahmet okul dönüşü asık bir suratla eve girdi. Annesi neye üzüldüğünü sordu. Ahmet, "Öğretmenden haksız yere azar işittim" dedi. Şimdi, siz Ahmet’in annesi olsaydınız, neler söylerdiniz?
İhtimalleri sıralayalım:
• Kimbilir yine azar işitecek ne yaptın?
• Eğer öğretmenin seni azarladı ise bir sebebi vardır.
• Azarladı ise ne olmuş, o senin öğretmenin.
• Haydi üzülme, bir azarlamadan ne çıkar?
• Geçmiş olsun, bunu duyduğuma üzüldüm.
• Madem haksız yere azar işittin, neden kendini savunmadın?
Çocuğun sizden duymak istediği bunlardan hiçbiri değildir. O içinde duyduğu acıyı, utancı ve kızgınlığı anlamanızı bekliyor. Onu rahatlatmak için şu sözlerden biri yeterlidir:
• Kimbilir ne kadar öfkelenmişsindir.
• Arkadaşlarının önünde azar işitmek çok gücüne gitmiştir.
• Öğretmenine çok kızmış olmalısın.
Suçlayıcı yaklaşmakla veya nasihat etmekle çocuğun yaşadığı şiddetli duyguları bastıramazsınız.
 
ÖVGÜ YERİNDE İSE İŞE YARAR
Anne babalar övgünün doğru davranışlar kazandırmada etkili olduğuna inanırlar. Eğer övgü çocuğun o anda hissettikleri ile örtüşüyor, yani yaptığı işten gurur duyuyor ise etkili olabilir. Aksi halde ters tepki yapacaktır.
Tanıdığım bir ailenin üç ve beş yaşlarında iki çocuğu vardı. Bir gün araba ile seyahate çıkıyorlar. Anne öne oturuyor, küçük çocuğu da kucağına alıyor. Büyük çocuk arkada oturuyor. Birkaç saat yol gidiyorlar. Büyük çocuk melekler kadar sakin ve sessiz. Anne, çocuğun uslu duruşunu övmek için arkaya dönüyor. "Aferin kızım!" diyor, "Sen iyi bir çocuksun. Seninle gurur duyuyorum." Çocuk arkadaki kül tablasını yerinden çıkarıp annenin üzerine boşaltıyor. Anne neye uğradığını şaşırıyor. Sinirinden çocuğu boğacak hâle geliyor. Baba kızına neden böyle davrandığını soruyor. Ancak çocuk tek kelime konuşmuyor.
Eğer anne ve baba çocuk psikolojisi bilseydi, çocuğun neden böyle davrandığını anlamaları zor olmayacaktı. Çocuk, aslında küçük kardeşinin anne kucağında yolculuk yapmasını kıskanıyor. Annenin küçüğe masal anlatması çocuğun kızgınlığını iyice artırıyor. Kendisini ihmal edip küçüğe ilgi gösteren annesinden nefret ediyor. İçinde böylesine kızgınlık ve nefret dolu bir çocuğa "Sen iyi bir çocuksun, seninle gurur duyuyorum" demek, o an yaşadığı duygularla örtüşmeyen bir övgüdür.
Bir konferansımda hanımlara dedim ki: Sabahın erken saatlerinde işlerin ters gittiği bir olaylar zincirini ele alalım. Okula gidecek iki çocuğunuzu ve işe gidecek kocanızı uyandırdınız. Kahvaltı hazırlamak üzere ocağa çaydanlığı koydunuz. Tam o sırada beşikteki bebeğiniz ağlıyor. Bebek odasına koşturdunuz, meme verip doyurdunuz, fakat bebek ağlamaya devam ediyor. Baktınız, altı kirlenmiş. Bezini değiştirirken iki çocuğunuz geldi, "Anne kahvaltı hazır değil mi, okula geç kalıyoruz?" dediler. Çocuğun bezini değiştirip mutfağa koştunuz. Baktınız, çaydanlık taşmış, ocak sönmüş, içeriye gaz dolmuş! Siz mutfağı havalandırırken telefon çalıyor, kocanız açıyor; arayan anneniz. Kocanız telefonu size uzatırken kızgın bir sesle, "Anlaşıldı bu sabah da kahvaltı yapamayacağız" diye homurdanıyor.
Hanımlara sordum: "O anda tepkiniz ne olurdu?"
İşte aldığım cevaplardan birkaçı:
• "Öfkemden deliye dönerdim."
• "Allah’ın cezaları, kahvaltınızı kendiniz hazırlayın, derdim."
• "Çocuklara birşey demezdim, ama kocama anlayışsızlığından dolayı çok kırılırdım."
• "O anda kendimi tutamaz, ağlardım."
Devamla hanımlara dedim ki: Şimdi ikinci bir koca düşünelim. Siz telefona cevap verirken o da çayı ve kahvaltıyı hazırlıyor. Mutfağa girdiğinizi görünce, "Güzelim bu sabah işlerin iyice karıştı. Bebek, çaydanlık, telefon hep üst üste geldi. Sinirlerin iyice gerilmiş olmalı" diyor. Tepkiniz ne olurdu?
• "Duygularımı anladığı için ona teşekkür ederdim."
• "Beni yargılamadığı için minnettarlık duyardım."
• "Kendimi rahatlamış hissederdim."
• "Nerede böyle koca?"
Şimdi de üçüncü bir koca düşünelim: Siz telefona cevap verirken o da ikinci koca gibi çayı ve kahvaltıyı hazırlıyor. Ancak mutfağa girdiğinizi görünce, "Bak kahvaltı nasıl hazırlanırmış gör, beş dakikada herşey hazır, gel bir çay da sana koyayım" diyor. Tepkiniz ne olurdu?
• "Beni beceriksizlikle suçladığı için ona kızardım."
• "Küser, koyduğu çayı içmezdim."
• "Sinirimden çatlardım."
• "Kendimi aptal yerine konmuş hissederdim."
• "Çocuklarımın yanında beni küçük düşürdüğü için onu affetmezdim."
Aslında çoğu anne babanın çocuklarına karşı davranışları üçüncü kocadan hiç de farklı değildir. Onlara devamlı suçlayıcı yaklaşır, yanlışlarını yüzlerine vurur, neyi nasıl yapacaklarını söyler, hep nasihat ederler. Bu tür yaklaşımlar, problemi çözmediği gibi, çatışma ortamı da hazırlamaktadır. Çocuklarınız sizden nasihat istemiyor. Onları anlamanızı, duygularını paylaşmanızı, onları dinlemenizi, onlara zaman ayırmanızı, problemleri diyalog yoluyla çözmenizi bekliyorlar.
 
 
SAAT KAÇ?
 
KOMİK BİLMECELER
 
ÖĞRETMENLER BURAYA
 
YAZIYOR YAZIYOR!!!
 
İSMİNİZ NE ANLAMA GELİYOR
 
İsim Sözlüğü

 
EMRAH TOSUNOĞLU Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol